Son zamanlarda event’lerde toplantılarda en çok duyduğumuz tamlama “içerik pazarlama” Herkes bir şekilde “içerik pazarlama”yı sözlüğüne sokmuş.
Ancak iş tanımlamaya gelince, çok az kişi bunu bir çırpıda doğru olarak yapabiliyor. İçerik pazarlaması kampanyasına çıkmadan önce tanımını, nasıl çalıştığını ve gerekliliklerini öğrenmeye ne dersiniz?
Bunun için önce geleneksel pazarlamayla içerik pazarlama arasındaki farka göz atalım.
Geleneksel pazarlama
Geleneksel tanıtım ya da reklam, müşterilerin ilgisini sadece kısa bir zaman periyodunda tutar. Diğer bir kusuru ise müşterilere anlamlı bir şey sağlamak yerine araya girmesidir. Ayrıca oldukça pahalıdır ve bazen de hiçbir işe yaramayabilirler.
İçerik pazarlama
İçerik pazarlama, müşterilere değerli bilgi sağlar. Onların işine yarayacak bilgiler sunar ve karşılığında zorlamadan, herhangi bir satış kaygısı duymadan sadakat yaratmış olur. Bu şekilde zaman içinde marka bağımlılığı yaratır ve sonra da bu artık reel satışlara dönüşür. İçerik pazarlamada her şey kendiliğinden, zorlamadan oluşur.
İçerik pazarlamanın tarihi
1900 – Michelin Rehberi Michelin Şirketi tarafından geliştirildi
1900 yılında, Michelin tarafından hazırlanan “Michelin Rehberi” adlı dergi, tam 400 sayfaydı ve ikonik kırmızı kapağı ile biliniyordu. İyi konut bulma ve araç bakımı üzerinde bilgi de dahil müşteriler için birçok işe yarar konuyu barındıran dergi, birçok dilde yayınlandı.
1930 – P& G “sopa opera”lara sponsor oldu
Bir diğer ilginç örnek ise 1930’larda P&G tarafından başlatılan “soap opera”lardır. Şirket zamanın Oxydol ve Duz gibi popüler sabun markalarıyla radyo dramalarına sponsor oldu, ki bu da “soap opera” (dizi film) ismine dönüştü.
İstatistikler ne diyor
İçerik pazarlamaya dair yapılan istatistikler bu sanayinin pazarlama başarısı peşinde koşanlar için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Öncelikle, bu pazarlama şekli işletmelerin sadece blog eklemesiyle birlikte site ziyaretçilerini %55 arttırdığını bildirmesi, içeriğin ne denli kral olduğunun en büyük göstergesi. Blogları olan şirketler, blogları olmayanlardan %97 daha fazla ziyaretçi alıyor. İstatistikler ayrıca, Twitter’daki kullanıcıların %67’sinin takip ettikleri markalardan satış yapmaya daha yakın olduklarını bildirmesiyle, içeriğin direk satışlara olan katkısını gözler önüne seriyor. Tüketicilerin %60’ı ise bir şirketin özel içerikli web sitesini okuduktan sonra şirketler hakkında daha olumlu kanıya sahip olduklarını belirtiyorlar. Yandaki grafik: Tüketicilerin %70’i reklamlar yerine makaleler yoluyla bir şirket hakkında bilgi almayı tercih ettiklerini belirtiyorlar.
İçerik pazarlamanın etkinliğini ölçmek
İçerik pazarlamasıyla yeni tanışan ve bunu deneyimli bir ajans yerine inhouse olarak yapmayı tercih eden işletmelerin akıllarına gelen ilk soru: “Ölçümlemeyi nasıl yapacağız?” dır. Şu bir gerçek ki; içerik pazarlama, gerçekten profesyonelce yapıldığında işe yarar ve sonuçları sağlıklı ölçemezseniz, her defasında başa döner ve işin kötüsü nerede hata yaptığınızı anlayamazsınız. İşte bunun için birkaç tüyo! Önce kendinize şu soruları sorun:
1- Amacım ne?
2- Dinlenecek bir hikayem var mı?
3- Bu içeriklerimi gerçekten ilgi çekeci şekilde hazırlayabilen bir ekibim var mı?
İçerik pazarlamanızın etkinliğini ölçmeye başlamadan önce belirli amaçlara sahip olmanız gerekiyor. Eğer amaçlarınız olmazsa, ölçümlenecek bir şey de olmaz. Web sitenize ziyaretçi çekmek, daha fazla potansiyel müşteri getirmek veya anlaşmaya vardığınız işlerde bir artış görmek… Hepsi mi? O zaman, bu amaçları yerine getirmekte ne kadar iyi olduğunuzu daha net ölçümleyeceksiniz.